Yaşam denen bu sahnede bize biçilen ve bizim kendimize biçtiğimiz rolleri oynamada bütünü korumanın gittikçe zorlaştığını ve bunun başlı başına bir sanat olduğunu görüyoruz.
Bütünü korumada manevi unsurların az bulunurluğu, nadir görülürlüğü ve görünürlüğü maddiyatın sınırlarını çoktan aştı. Hatta birkaç sınır öteye geçti.
Adeta bilinçsiz ya da itina ile aynı elekten geçirilen yığınlardan oluşan izleyici halk tarafından, tıka basa doldurulan arenadayız. Arena meydanında ise düşünen, gayret eden, kendini geliştirme çabasında olan, milli değerlerine sahip çıkan insanlar var.
Bu İnsanlar insani taleplerini dillendirdikçe böğürlerine oklar saplanıyor. Şak şaklardan yorulmayan ama alkışlamaktan elleri kavrulan bu arenayı dolduran izleyicilerin alkışları ise, feryatların gücünü bastırmaya yetmiyor.
Hadi biraz da başka açılardan bakalım.
Terzi olsak göz kararıyla ve/veya ölçerek kumaşı kesip uygun elbiseyi (giysiyi) vücuda getiririz. Bu arada bazılarının bol keseden söyleyecek fikri var ama uygulayacak bilgisi ve yeteneği yok. Üste giyilen giysinin boylarıyla, ölçüleriyle uğraşmaktan içindeki insanı unuttular/unutturdular. Ya örtüyü kaldırıp altındakine bakıyorlar, ya örtüyü uzatıp altında art niyet arıyorlar. Yani içindeki insanı görmezden gelip yürüyen kumaş haline getiriyorlar.
Eline mikrofonu alan konuşmuyor, söylemiyor adeta (kibarca söylemeye çalışayım) bağırıyor.
Eline kalemi alan sümkürüyor. Cebine parayı koyan (güzel gözlü pek sevimli hayvanın çıkardığı ses diyeceğim ama diyemiyorum) höykürüyor. Vasfına bakılmadan oturduğu masayı işgal eden öğürüyor.
Bulunulan ortamlarda maruz kalınan bu durumlar artık dört duvarınızın içine kadar sızmayı başarmış durumdalar. Ne tarafa baksak acı, hüsran, gözyaşı ve kan.
Kadınlar, kadınlarımız, baş tacı analarımız, kızımız, bacımız, candan öte canlarımız, Allah’ın yarattığı diğer yarımız. Siz, ya siz!
Sapkın duygularla itilip kalkılan, tacize, tecavüze, şiddete, hiddete uğrayan, uğratılan, ömrüne gün biçilen, tüyü bitmeden eş diye seçilen, hazırlanan kılıflarla haksızlığa uğratılan, aşağılanan, horlanan, yok sayılan sevgi taşıyan yüreğinden kanatılan kadınlarımız.
Açın, sevgi kollarınızı açın. Sarın, sarılın, kucaklayın evlatlarınızı, diğer yarılarınızı iyileştirin, ıslah edin, eğitin, öğretin, hatırlatın. Besleyip, büyüttüğünüz, aynı yastığa baş koyduğunuz, gelir diye gün saydığınız, sevgiyle karşıladığınız, öperek uğurladığınız, doğurduğunuz evlatlarınızı insan evladı yapın.
Kanınızla canınızda besleyip, bedeninizde taşıdığınız, memenizde beslediğiniz, göğsünüzde uyuttuğunuz yavrularınızı kaç yaşında olursa olsun yeniden öğretin, içindeki çocuğu uyandırın, ilminizle büyütün.
Ayrı parçalardan oluşan her şey birbirini tamamlayarak bütünü oluşturur. İnsan olan ve insan kalabilen her birimiz bütünü korumada estetikle, zarafetle, incelikle, nezaketle, sanatla, sporla durmalıyız. Bütünü koruma sanatını aşkla yapmalıyız.
Ayrı bedenlerde, ayrı cinsiyetlerde can bulan her bir yarımızın birbirini tamamladığı bütünde Aşkla yol alarak aydınlandığı nice güzellikler diliyor, bayramınızı kutluyorum.
Bir sonraki yazılı sohbetimizde buluşmak üzere güzel gönüllerinize yağlıboya resmimin görselini, bir şiirimi ve Youtube’da yayımladığım ( Es geç – Seni gördüm büyülendim https://www.youtube.com/watch?v=6-N90mRebUE ) şarkımı güzel gönüllerinize bırakıyorum. Sanatın ışığında sanatla kalın.
AŞIK OLMAK ALLAHA
Aczi bilip görmektir
Neşe ile sevmektir
Hak yolunda gitmektir
Aşık olmak Allaha
Nuru verir yüzüne
Işık olur gözüne
Bin kelamdır sözüne
Aşık olmak Allaha
Can verene ermektir
Yoluna gül sermektir
Aşka gönül vermektir
Aşık olmak Allaha
İnsan olmak demektir
Canı canda bilmektir
Hiç olup da ölmektir
Aşık olmak Allaha
Perihan KOCA
Perihankoca.com
sanatinrenkleri.com