Başka toplumları bilemiyorum ama bizde "ezberini bozmama" takıntısı var. Kimse, doğrusunu sonradan öğrenmesine rağmen ilk bildiği yanlıştan geri dönmek istemiyor. Yanlışını sürdürüyor. Oysa yanlıştan dönmek aslında olağan bir insanlık hâlidir; ama bizde artık bir meziyet oldu. Çünkü çok azımız yanlışımızı sürdürmüyoruz.
Yakın kumşumuz Suriye'de olup bitenleri de hepimiz kendi bakış açımıza göre değerlendirdik. Hatta aynı görsel görüntüyü bile farklı değerlendirdik; değerlendirmeye de devam ediyoruz. Kimimize göre Esad diktatördü; dolayısıyla ektiğini biçmişti. Kimimize göre ise Esad demokrat değildi ama ülkesinin koşullarına göre çok da ağır suçlanması gereken biri değildi. Çünkü açılımlara açık biriydi.
Ama egemen güçlerin amacı Suriye'nin demokratikleşmesini sağlamak değil, ülkeyi ele geçirmekti. Nitekim öyle de oldu. Büyük güçler, dört günde ülkeyi HTŞ adlı şeriatçı bir terör örgütüne kendi elleriyle teslim ettiler. Beşar Esad da ülkesinin daha büyük zararlar görmesini önlemek için olsa gerek, Rusya'ya kaçmak sorunda kaldı.
*
Mustafa Kemal Erdemol, Yazılama Yayınları arasında yeni çıkan "SURİYE: ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜ" (*) adlı kitabında bu süreci en gerçekçi tespitlerle değerlendiriyor:
"Kimilerinin utanmazca 'Nusayri diktatörlüğü' olarak adlandırdıkları Esad'ın yönetiminde sorunsuz yaşayan diğer mezhepler şimdi bölgede hayatta kalabilmek için HTŞ'ye tavizler vermek durumunda kalacaklar. İsmaililer bunun şimdilik tek örneği. Tavize rağmen yüzlerce insanın katledileceği haberini duymak kimse için sürpriz olmayacak.
Anlaşılıyor ki,' büyük güçlerin' ortak kararıyla Suriye cihatçıların eline teslim edildi. Sandığımız gibi her şey birdenbire olmuş değil yani. Uzun süren pazarlıklar, varılan anlaşmalar var. " (sy. 9)
*
Suriye bizim için çok önemli bir ülke. Abdullah Öcalan döneminden kalma bir kırgınlığımız vardı ama bu sorun da çözülmüştü. Ecevit Hükümeti ile birlikte düzgün ilişkiler başlamıştı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de Suriye'yi ziyaret ederek ilişkilerimizi daha da güçlendirmişti.
AKP döneminin ilk yıllarında da iyi ilişkilerimiz devam ediyordu. Sonra araya ABD planı devreye girince bizim ilişkilerimiz de bozuldu. "Kardeşim Esad" söylemi birden "kâtil Eset"e dönüşüverdi. Dolayısıyla hem kardeşlik ilişkilerimiz hem de ekonomik kazanımlarımız bozuldu.
*
Suriye'nin en çok da laik yapısı bizim açımızdan büyük önem arz ediyordu. Suriye toplumunu ayakta tutan en önemli unsur da buydu, aslında.
Erdemol'un ifadesiyle, "... büyütülmüş, önü açılmış İslâmcılığın etkisinin, emperyalistlerin desteğiyle kazanılacak savaşın ardından laikliği de yok eden daha geri bir siyasal düzen doğuracağı malumdu." (sy. 87)
Mustafa K. Erdemol, kendi alanının ustası bir gazeteci yazar. Dış polikayı en iyi gözlemleyen ve yorumlayan bir analist. Suriye'de olup bitenleri daha gerçekçi değerlendirebilmek için "SURİYE: ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜ" kitabının okunmasını tavsiye ederim.
-------
(*) Suriye: Çöküşün Öyküsü, Yazılama Yayınevi, Ocak 2025, Edinme adresi: iletiş[email protected], Tel: 0542 478 25 71
*