İki temel gerçeğe inanarak geliyorum:
Birincisi, “hayat en iyi öğretmendir.”
İkincisi, "demokrasi bulvar rejimidir. Geçmişteki işin ve unvanın ne olursa olsun, sonunda düşeceğin yer bulvardır, kaldırımlardır. Orada, sade ve gösterişsiz bir hayat seni bekliyordur.”
Bunlar, bana ait düşünceler.
Hep bu iki gerçeği kendime rehber edindim. Onun içindir ki, ne kazandığıma sevindim, ne kaybettiğime üzüldüm.
Çok iyi dostluklar yaşadım.
Çok iyi tecrübeler kazandım.
Çok dersten ibretler aldım.
Gördüğüm şu ki; gerçekten de hayat, en iyi öğretmenimiz.
Ne öğrendikse hayatımızdan öğrendik.
Şahsiyetimiz hayatımız içinde oluştu.
Sevgilerimiz, nefretlerimiz hep hayatımızın içine doğdu.
Üzüntülerimizi, sevinçlerimizi yine hep bu hayat içinde yaşadık.
İnsan, yaş aldıkça telâkkileri de değişime uğruyor.
Zamanla gözü kapalı inandığı şeylerin hepten yanlış olduğunu görebiliyor.
İnsanı, önyargılarından koparıp, gerçeklere yaklaştıran da; hayatımızda yürüdüğümüz yolun gösterdikleridir.
Dindar bir arkadaşım da oldu,
Deist arkadaşım da.
Alevi dostum da oldu, sünni dostum da.
Ateist arkadaşım ve dostum olmadı.
Onların düşüncelerini okuduklarımdan öğrendim.
Dindar arkadaşım, çok iyi bir dindardı.
Beş vakit namazında, niyazında bir insan.
Hacca giderek Hacı da oldu.
Ömründe hep sağ partilere oy verdi.
Din gibi yüce bir değerin istismarına hep karşı çıktı.
Atatürk’e değil ama, İnönü’ye hep mesafeli durdu.
Dolayısı ile, CHP’ye de mesafeliydi.
Hiç MHP’li olmadı.
Ama, hayat ona öyle bir dönüşümün yolunu açtı ki, gördüklerinden, yaşadıklarından ders alarak;
Vaktiyle karşıt düşünce olarak görülen, mesafeli durulan her şeyin zamanla değiştiğini gördüm.
O arkadaşım şimdi Atatürk’ü de, İnönü’yü de çok seviyor.
Üstelik, CHP’ye oy veriyor.
Dinin siyasete, ideolojiye bulaştırılmasından nefret ediyor.
Onun için sağcı solcu da yok.
Onun için tek ayrım: iyiler ve kötüler.
Vatanını sevenler, sevmeyenler…