Akdeniz ve Ege bölgesini yakıp kavuran yangınların dumanı tüterken, orada yitirilenlerin yasını tutamadan -hiç ara vermeyen- kadın cinayetlerine üzüldük. Onların üzüntüsü bitmeden Karadeniz bölgesinde yaşanan ve şimdilik onlarca cana mal olan sellerle savrulduk. Neye üzüleceğimi şaşırdım artık. Kalbim bir acının kabuğu bağlamadan yeni acılarla deliniyor sanki. Fiziksel olarak ağrıdığını hissediyorum. Her gece kabuslarla çığlık atarak uyanıyorum. Evet sevgili “Dünlük” o yüzden bir süredir sana bile içimi açamıyorum doğru dürüst.

Bütün bunların üstüne felaketlerin bile birleştiremediği, bunun için özel çaba sarfedildiği yorumları okuyorum. Deliriyorum. Çaresizliğin getirdiği öfke içimde birikiyor, çıkacak yer bulamıyor. Ve bu beni içten içe yiyip bitiriyor. O yüzden bir süre o öfkenin dinmesini bekleyeceğim. Şimdilik başka şeylere kanalize edeceğim kendisini. Kitaplar, saçma sapan boş filmler, diziler belki… Ama ruh sağlığımızı koruyamazsak ülke olarak toplu tımarhaneye döneceğiz. Öfkemi dizginleyip ruh sağlığımı düzeltene kadar bir süre yokum. Tatil değil. Öfkemi misafir edeceğim bir süre… Onu zararsız hale getirip yolcu edeceğim sonra… İnşallah çabuk ikna olur.

O zamana kadar gönençle…