Yinelemek zorunda kalıyorum: Ben aktif siyaseti kesin olarak bıraktım. Bir yere, kişiye olan desteğim ya da eleştirim, bir beklenti için değildir.
Eski DSP'li bakan ve milletvekili arkadaşlarımla birlikte yaptığımız çağrıda da "kişisel beklenti içinde olmaksızın" ifadesi yer alıyor.
*
Ama bazı arkadaşlar, ki içinde çok yakından tanıdıklarım da var, sanki bir beklenti içindeymişim/z gibi eleştiri yöneltiyor. Bir kişi de - artık arkadaşım değil- nezaket sınırlarını aşarak iftira ve hakaret ediyor.
Her eleştiriye açığım. Ama hakarete asla! 50 yılı aşan yazarlık yaşamım boyunca sadece ve sadece iki kişi hakkımda hakaret davası açmış, onlar da kaybetmiştir.
*
Açıklamamızın amacı, partimiz DSP'nin CUMHUR İTTİFAKI'nın olası tuzağına düşmesini önlemektir.
Bunu yaparken hem partimize hem de MİLLET İTTİFAKI'na seslendik. Kimseye hakaret etmedik, incitici bir ifade kullanmadık. Nezaket çerçevesinde içinde kaldık. Uygun bulan olur, bulmayan olur.
*
Birbirimize tahammül etmek zorundayız. Önümüzdeki seçim, esas itibariyle herhangi bir kişi, kurum ve oluşumun seçimi değildir; "darül harp" denilerek adeta üstüne çökülen ülkemizin kader seçimidir.
*
Ülkeyi yönetenler, NASS diyor...
Kimse bunun ne anlama geldiğini bilmiyor. NASS, Kur'an ve hadis hükümleridir; yâni ŞERİAT'tır.
Şimdiden ŞERİAT'ın kapısı aralanmıştır.
Aslında bu süreç 12 yıl önce başlamıştı. O zaman da ben TÜRKİYE'DE REJİM FİİLEN DEĞİŞTİ diye açıklama yapmıştım.
*
Şimdi toptan bir dönüşümün arifesindeyiz: NASS mı, CUMHURİYET mi?
Önyargılarımızdan ve kişisel beklentilerimizden arınmak mecburiyetindeyiz.
İran'da MOLLALAR, Afganistan'da TALİBAN rejimi var. Tanrı, her ikisinden de bizi korusun!
Geçmişte ülkenin yönetiminde yer almış olan bizlerin de koruyucu önlemlerin alınmasına katkıda bulunması gerekiyor. Bu, tarihsel bir sorumluluk olmanın ötesinde artık bir zorunluluktur.
Çağrımızın amacı budur.