Toplumcu 68 Kuşağı gençliğinin, -yâni Deniz Gezmiş’lerin, yâni darağacına gönderilen o yiğit fidanların- rüzgâr gibi estiği süreçte çok sayıda ve çok etkili “toplumcu-gerçekçi” halk ozanları da vardı.

Onlar da fırtına gibiydi:

Âşık İhsanî, Âşık Mahzunî, Âşık Kul Ahmet, Âşık Şahturna, Âşık Kul Hasan, Âşık Nesimi Çimen, Âşık Hüseyin Kaçıran ve Âşık Hüseyin Çırakman.

***

Bu değerli ozanları, ünlerine göre sıralamadım. Aklıma gelişlerine göre yazdım. Bunların, biri (Çırakman) hariç, hepsiyle tanıştım, muhabbet ettim.

Nesimi Baba’nın İstanbul Beykoz Kavacık'taki evinde dönemin en büyük âşıklarının atışmalarına tanıklık ettiğim de oldu.

Bunlardan başka halk ozanı yok muydu? Vardı; hem de bir dolu… Âşık Daimî, Âşık Hüdâî, Feyzullah Çınar, Âşık Zamanî, Âşık Yener, Âşık Maksudî, Haydar Erdoğan, Âşık Emekçi, Âşık Vicdanî, Âşık Meçhulî, Âşık Muharrem Dalkılıç, Muhlis Akarsu, Abdullah Papur, Çoban Hüseyin ve çok önceden yurtdışına gitmek zorunda kalan Âşık Temelî gibi... Hatta geleksel yorumcularından Davut Sulari bile bu halkaya katılmıştı...

Bu arada ben de Halk Ozanları Derneği’ni kurmuş, İstanbul’da olanlarını bir çatı altında toplamıştım.

***

Âşıkların katıldığı halk gecelerinde salonlar tıklım tıklım dolardı.

Hele, Âşık Mahzunî’nin, İstanbul’da dönemin Spor ve Sergi Sarayı’nda katıldığı halk geceleri, iğne atsan yere düşmez dolulukta olurdu.

Dahası, geceyi izleme olanağı bulanların en az yarısı kadarı da dışarıda beklerdi.

***

Bu geceleri ben de izlerdim. Bir keresinde, Âşık Mahzunî, -etrafı çepeçevre sarıldığı için- oturduğu sandalyeden sazını sağa sola hareket ettiremeyince, “Dostlar biraz çekilir misiniz? Sazımı oynatamıyorum” demişti!

(Şimdi, hâyâl gibi geliyor!)

Bu denli yoğun olurdu, halk geceleri… Ozanlar büyük bir tezahüratla karşılanır, sloganlar arasında sazlarını çalmaya başlar ve türkülerini seslendirirlerdi.

***

Aralarında yurt dışından davet alanlar da vardı.

Nesimi Baba da zaman zaman bana uğrar, yabancı ülkelerin radyolarından aldığı davetlerden söz ederdi.

Bu arada ben de İstanbul’daki Sinematek’te hem kendisi, hem de Kaçıran’la ilgili toplantılar düzenlemiştim.

Toplantıların sunuculuğunu da ben yapmıştım.

***

Nesimi Baba, 1973 yılında bana kendisini şöyle anlatmıştı:

“1931 yılında Adana’nın Saimbeyli kazasına bağlı Fatmakuyu köyünde doğdum. 1941’den sonra Kayseri’nin Sarız, Adana’nın Kadirli, Maraş’ın Elbistan kazalarına geçtikten sonra 1963’te İstanbul’a geldim. Beş çocuğum var.

Saza on üç on dört yaşlarında başladım. Curam, Anadolu’da mevcut en ilkel sazdır. 1961’de ilk defa sahnede çalmaya başladım. 1968’e kadar Pir Sultan, Hatayî, Kaygusuz gibi ustaların taşlarını mümkün olduğu kadar yerlerine koymaya çalıştım. Şimdi kendim yazıp kendim okuyorum. İnsanlık davasına inanmış ve bu yola baş koymuşumdur.”

***

Nesimi’nin bu sözlerine, 1983 yılında yayımlanan “Yürü Hızır Paşa” adlı kitabımda yer vermiştim. Ben de aynı kitabımda kendisiyle ilgili şu notu düşmüştüm:

“Âşık Nesimi Çimen, yaşadığı toplumun ezilen insanlarının sorunlarını gerçekçi ve toplumcu bir açıdan ele alarak yorumlayan çağdaş halk ozanlarımızdandır.

Şiirlerine eşlik ettirdiği curasını eşine ender rastlanır bir ustalıkta kullanabilmektedir.”

***

Evet, Nesimi Baba, o ilkel “cura”sıyla çok farklıydı. O nedenle ünü yurtdışına kadar taşmıştı.

Ama çok hüzünlü bir talihsizliği oldu! Ne yazık ki, o da Madımak’ta yakılarak katledildi!

Yazımı, Nesimi Çimen’in, “RUHUMDA SIZI” türküsüyle sonlandırmak istiyorum… Şöyle diyor, Nesimi Baba:

*

Bu nasıl bir derttir dermanı yoktur

Bedenimde değil ruhumda sızı

Görünmez bir yara acısı çoktur

Bedenimde değil ruhumda sızı

Oy oy, ruhumda sızı

.

Kurşunsuz, hançersiz, kansız bir yara

Hiçbir tabip buna bulamaz çara

Keşke Mansur gibi çekseler dara

Bedenimde değil ruhumda sızı

Oy oy, ruhumda sızı

.

Doktoru yok, lokmanı yok, ilacı yok

Görünmez göz ile hiçbir izi yok

Saplanmış sineme görünmez bir ok

Bedenimde değil ruhumda sızı

Oy oy, ruhumda sızı

.

Didelerim nemli, kan ağlar gözüm

Ruhum yara aldı sızlıyor özüm

Bu hâlime vâkıf tek cura sazım

Bedenimde değil ruhumda sızı

Oy oy, ruhumda sızı

.

Yeter Nesimî bu feryadın yeter

Biliyom, yanıyon Kerem’den beter

Her ah eyledikçe dumanın tüter

Bedenimde değil ruhumda sizi

Oy oy, ruhumda sızı

*

(NOT: Yazdıklarım örnektir. Unuttuklarımdan özür dilerim.)