Anadolu uygarlıkların beşiği. Anadolu Ana Tanrıça Kibele'nin toprakları. Anadolu şimdilik bilebildiğimiz Göbeklitepe gibi insanlık tarihine yön veren bir coğrafya.
Ve bu coğrafya binlerce yıldır sayısız kavimlerin gelip geçtiği bir Kavimler Kapısı ve Kavimler Köprüsü.
Bu coğrafya binlerce yıldır katliamlar, yağmalar ve talanlar gördü. Ve her seferinde Zümrüd-ü Anka Kuşu misali kendi küllerinden kendini yeniden yarattı.
Her seferinde kendisiyle yüzleşerek kendini yeniledi.
Anadolu coğrafyası insanları bütün bu tarhin bir yansıması ve bir ürünü.
Kendi küllerimizden kendimizi yeniden yaratmak için Üstad Nesimi'nin dediği
''Gah Çıkarım Gökyüzüne /
Seyrederim Alemi /
Gah İnerim Yeryüzüne /
Seyreder Alem Beni''
ve Üstad Derviş Ali'nin dediği
''Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim /
Kimseyi Araya Alma Sevdiğim /
Ya Benim Kimim Var Kime Yalvarayım /
Kaldır Gönlündeki Karayı Gönül''
gibi kendi kendimizle yüzleşme kültürü ile önce kendi kendimizi ve sonra da çevremizi dönüştürmeye başlayabiliriz.
...
Budizmin kurucusu ve Buddha olarak da anılan Siddhartha Gautama,
öğretisini yaydığı yıllarda rahiplerine şöyle bir öykü anlattı:
Genç yaşında dul kalan bir baba, yaşamını biricik oğluna adamıştı.
Yavrusunu evde bırakıp köy dışına işe gittiği bir gün, haydutlar köyü
bastılar, tüm evleri yaktılar ve küçük oğlunu kaçırdılar.
Dönüşünde bir harabe yığınıyla karşılaşan baba, umutsuzca çocuğunu
aradı. Dumanları tüten köyde bir çocuğun yanmış cesedini bulunca,
oğlunun kalıntıları sandı.
Usulünce bir cenaze töreni hazırladı, cesedi tamamen yaktı, külleri
topladı ve bir torbaya doldurdu. Omuzuna astı ve hiç çıkarmadı.
Bitmeyecek bir yasa girmişti. Artık gittiği her yere külleri koyduğu
torbayı da götürüyordu.
Oysa oğlu yaşıyordu ve bir gün haydutların elinden kaçmayı başardı.
Günlerce yürüyerek köyün yolunu buldu. Bir gece geç vakit, babasının
yıkılanın yerine yaptığı yeni evin kapısını çaldı.
Baba sordu:
- Kim o?
- Benim, oğlun. Kapıyı aç baba!
Oğlu sandığı çocuğun küllerini yanından hiç ayırmayan mutsuz baba,
sefil biri kendisiyle alay ediyor sandı.
- Defol, diye bağırdı.
Çocuğu defalarca kapıya vurdu ve babasını açmaya, kendisiyle konuşmaya
çağırdı. Ama hep aynı yanıtı alıyordu:
Defol!
Umudunu yitiren oğul, sonunda bir daha dönmemek üzere gitti.
Buddha Siddhartha, öyküyü bitirince başını önüne eğdi. Bir an sustu.
Sonra başını kaldırıp rahiplerine baktı ve ağır ağır:
“Eğer bir fikre, mutlak gerçekmiş gibi sarılırsanız; gerçeğin ta
kendisi gelip kapınıza vurduğunda, o kapıyı açmak ve gerçekle
yüzleşmek yeteneğiniz kalmaz.”