30 Ağustos Zafer Bayramı’mızın 98. yılı kutlu olsun sevgili “Dünlük”… Nice yıllarda, daha coşkulu kutlamak dileğiyle… Bu hafta teknik aksaklıklar nedeniyle bir günlük rötarla buluşuyoruz seninle. Ama 30 Ağustos’a denk gelmesine sevindim. Pandemi bahane edilerek kutlama yapılmadı ama kalplerdeki sevinci yok etmeye kimsenin gücü yetmez! Neyse…
Geçen hafta, sosyal medyada rastladığım bir mesaja takıldı kafam. Mesaja göre, nişanlı bir çift düğün konusunda kararsızlık yaşıyor. Malum pandemi dönemi. Kız tarafı düğün olmayacaksa nişan bozulsun diyor. El mecbur yapılıyor düğün. Ancak damadın babası düğünde kaptığı Covid 19 yüzünden hayatını kaybederken annesi de yaşam mücadelesi veriyor. Sosyal medyada manipülatif paylaşımlar çok olduğu için doğru mu, yoksa yalan mı bilmiyorum ama beni düşünmeye sevk etti.
Düğünleri oldum olası sevmem. Gereksiz bulurum. Nitekim ben yapmadım, hiç de pişman olmadım. O güne kadar arayıp sormayan tanıdıkların bir araya gelip birbirinin arkasından konuştuğu, ikramların asla ama asla hiç kimseye beğendirilemediği, dans etmenin, oynamanın -sevilmese de- zorunlu olduğu gürültülü bir toplaşma hali bana göre.
Tabii herkes böyle düşünmek zorunda değil. Taraflar oynamayı ve dans etmeyi seviyorsa “sevilesi” bir olay olabilir düğünler. Yıllar yıllar boyu videosunun seyredildiği, eğlenildiği… O yüzden iki taraf da olumlu bakıyorsa neden olmasın? Ama pandemi döneminde düğünde insanları bir araya getirmek biraz da cana kasıt olmuyor mu? Hem kendisi, hem de konuklar açısından. Yanlış düşünüyor olabilirim. Ama iki kalp bir olunca kuru bir nikah da yıllarca konuşulacak anılar bahşedebilir insana diye düşünüyorum.
Ha bu arada, “Bir kere evleniyorum, düğünsüz asla olmaz” diyenlere virüssüz bir düğün, sağlıklı ve mutlu bir hayat diliyorum.