Geçen haftayı sosyal medya üzerinden yapılan, “tashih ve anlam bozuklukları”yla dolu bir istifa metni ve ardından gelen medyanın “şimdi bu istifayı yayınlasak mı, yoksa yayınlamasak mı?” konulu ikilemleriyle geçirdik. İsimler önemli değil. O istifa ve sonuçlarıyla yüzleşme er ya da geç gerçekleşecek. Ama benim gündemim bu değil sevgili Dünlük.
Çoktandır, pandemi nedeniyle evden minimum çıkalı beri, bir haftayı tek bir gün gibi geçiriyorum. Ama kasım ayında bazı doğum günlerini kaçırmamak adına takvime bakar oldum.
Mesela bugün… 14 Kasım olduğunu öğrenince beni bir merak saldı. Acaba tarihte bugün neler olmuş diye… Öyle çok gözüme çarpan olaylar bulamadım beni ruhen etkileyen.
wikipedia’ya göre 1958 yılının 14 Kasım’ında Hukuk Profesörü Ragıp Sarıca “Gazetecilerin tevkif edildiği yerde demokrasi yoktur” demiş, bu da “tarihte bugün”e geçmiş.
Bunu okuyunca acaba bugün kaç gazeteci cezaevinde diye merak ettim. CPJ’nin (Gazetecileri Koruma Komitesi) rakamlarına göre dünyada en az 250 gazeteci tutuklu. Çin ve Türkiye başı çekiyor bu sayıda. Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye’de 72 gazeteci ve medya çalışanının cezaevinde olduğunu rapor etmiş.
Bütün bunları okuyunca içimde hiçbir şey yapma isteği kalmadığını hissettim. O iç sıkıntısıyla internette dolaşırken www.matematiksel.org sitesinde ilginç bir bilgiye rastladım.
“Hiçbir şeyin iyi hissettirmeme durumu”nun bir adı varmış: Anhedoni… Güzel bir örnek vermiş, “Şu anda kitap okumak istemiyorsunuzdur, hepsi bu. Ancak günler ve haftalar geçtikçe, enerjinizin düştüğü ve en sevdiğiniz hobilerinizden hiçbiriyle ilgilenmediğiniz daha fark edilir hale gelir. Artık hiçbir şeyin önemi yok gibidir” deniliyor.
Depresyon ve anskiyete gibi sorunlara benzese de farklı bir kategoride değerlendiriliyor anhedoni. 1896’da Fransız psikolog Theodule-Armand Ribot ortaya atmış ilk olarak bu terimi. “Kişinin normalde keyif aldığı davranışlardan artık zevk alamama” ile karakterize edilen psikolojik durum olarak tanımlanıyor.
Depresyon, şizofreni gibi diğer bazı psikolojik sorunlara eşlik edebildiği gibi Parkinson hastalığı gibi hastalıklara da işaret edebiliyormuş. Benim en çok dikkatimi çeken ‘yemeklerin tatsız olabileceği’ gibi fiziksel etkileri oldu. Covid 19’da da koku ve tat duyusunda kaybolma gibi etkilerin yer aldığı düşünülünce bu belirtilerin anhedoni ile karıştırılması da olası gibi…
Uzmanlara göre anhedoni beyin aktivitesindeki değişikliklerle ve “iyi hissetme” hormonu dopamin üretimiyle bağlantılı olabilirmiş.
Ben anhedoni’nin belirtilerini okuyunca tam da pandemi dönemine yakışacak bir rahatsızlık diye düşündüm. Virüs ve yalnızlık arasında yaşanan sıkışmışlık hissinin anhedoni’ye dönmesi pek de zor değil sanki.
Neyse… Bu kadar sıkıntı yeter. En sevdiğim şair Orhan Veli Kanık da 1950 yılında, 14 Kasım’da göçmüş bu dünyadan… Onun bir şiiriyle veda edeyim bugün de sana…
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gökyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epiyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum
Nisan, 1940