AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı olarak katılıp konuştuğu ‘‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’’nda mümin tanımı verdi; “Bu hayatın albenisine kendisini kaptıran insan, dünyasını da ahiretini de kaybeder. Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir” dedi ya…
‘‘Acıyı bal eylemek’’ sözü beni aldı 1970’lere götürdü….
Karaman Anafartalar Ortaokulu’ndayız. Okulun ikinci yılı, biz üçüncü sınıftayız…
1973-74 eğitim öğretim yılı. Muktedir siyasilerin zulmüne uğramış, memleket için kahırlanan bir Türkçe öğretmenimiz var. İşkence gördüğü, sürgün geldiği söylenirdi. Fiziği, hareketleri, konuşması gözümün önünde; adını anımsayamadım…
Kahırlanıp geldiği iki dersi tüm berraklığıyla belleğimde.
Birinde, 1970’te toplanan Sekizinci Milli Eğitim Şurası’nın kararlarını okuyup önemini anlatmış (zorunlu eğitimin 8 yıl olması kararlar arasındaydı), kararların kağıt üzerinde kalmasından yakınmıştı.
Diğer derste Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiir kitabı Oğlak’tan, önce kapı ve pencere arasında gidip gelerek ‘‘Oğlak’’ şiirini; sonra pencerenin kenarına oturarak, ‘‘Acıyı Bal Eyledik’’i okumuştu…
Oğlak ilk edindiğim şiir kitaplarından biri oldu. Ne zaman bir hamaset kokan konuşma dinlesem, yazı okusam şu dizeler dilime dolanır:
‘‘…
yurdumuz bizim!
candan aziz vatanımız
malımız mülkümüz canımız cüzdanlarımız!
…’’
Acıyı Bal Eyledik şiirine gelince, sırasını karıştırmakla birlikte neredeyse tüm dizelerini anımsıyorum. Fakat en çok şu dizeleri:
‘‘…
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
…
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
…’’
Bir de ‘‘acıyı bal eylemek’’, bana hiçbir zaman aç biilaç dişini sıkıp oturmak olarak gelmedi. ‘‘Eylemek’’ adı üstünde eylem (fiil); yapmak, etmek... Bu da üretimdir, eldeki maddeyi değiştirmek, dönüştürmektir…
Kör olma da bil bunu!..