CHP dün doksan yedinci yaş gününü kutladı. Yıldönümü nedeniyle Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu güzel bir konuşma yaptı. CHP’nin bu ülkeye neler yaptığını; şehir-şehir; tesis-tesis isim vererek anlattı. Bu tesislerin yapıldıkları yerlere ne gibi kazançlar sağladığını tane tane hatırlattı. Güzel, içeriği dolu bir konuşma oldu. CHP’ye yönelik ‘Acımasızca’ yapılan, adeta tarihin unutturulacak kadar yapılan sert eleştirilerin altını çizdi. ‘‘İsmet Paşa asker kaçağı’ demişlerdir. Ömrü savaş meydanlarında geçen bir kişi nasıl asker kaçağı olur?” sorusuyla örnek te verdi.
Bu ülkede; Kurtuluş Savaşını veren kadrolarca kurulmuş, ülkeye bunca faydalı işler yapmış bir parti 1950 yılından bu yana yani son yetmiş yıldır (70’li yıllardaki bir kaç yıllık Ecevit iktidarını yok sayarsanız) neden iktidar olamadığını anlamak mümkün değil. Sayın Kılıçdaroğlu bu konuda soruyu sordu ve yanıtını da verdi.
CHP dert dinlemiyor!
“Bunun kabahati vatandaşta değil, kabahati bizde. CHP’lilerde. Köy köy gezmezseniz, vatandaşın sofrasına oturmazsanız, Ankara’da konuşup da ‘Vatandaş bana oy verir’ derseniz bu iş olmaz. Gezeceksiniz, vatandaşın sofrasına oturacaksınız, derdini dinleyeceksiniz. Sizi en sert şekilde eleştirse bile, eleştiriyi büyük bir sabırla ve hoşgörü ile dinleyeceksiniz.”
Kılıçdaroğlu’na göre en temel sorunlar neymiş?
-CHP’liler koltukta oturuyor
-Vatandaşın sofrasına oturmuyor
-Vatandaşın derdini dinlemiyor
-Eleştirileri hoşgörü ve sabırla dinlemiyor.
Özetle; ‘Göz kimi görürse, gönül onu sever’, ‘Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz” sözlerini hatırladık.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun; “Eleştirileri hoşgörü ve sabırla dinlemek gerekiyor’ dedi ya.. Eh biz de eleştirilerimizi sıralayalım.
...
Sayın Kılıçdaroğlu'nun tesbiti doğru. Yerel seçimlere baktığımızda en çok seçimi kazanan başkanların her fırsatta halkın yanında olduğunu görüyoruz. En zor günlerde vatandaşın sokağında, kapısında dert dinlediğini, sorun çözmeye çalıştığını görüyoruz.Mesela Hasan Akgün, en zor anlarda vatandaşın yanında. Sadece zor anlarda değil, her fırsatta. Ve bu insan altı seçimdir üst üste kazanıyor. Kaybedenler ise; vatandaşların derdini dinlemeyi ihmal edenler oluyor. Mesela Özcan Işıklar. Çok iyi bir belediyeci olmasına rağmen, çok güzel işler yapmasına rağmen, ne bunları anlatabildi, ne de halkla diyaloğunu yeterince geliştirdi. Hatırlamak istiyorum hiç halk günü yapmışmıydı Özcan Işıklar. Seçimlerde köylerden aldığı en büyük eleştirilerden biri kendilerinin ihmal edilmiş olmasıydı. Sayın Işıklar'ın seçim kaybetmesinde başka önemli faktörler var ama bu eleştiriler ve eksiklerin de etkisi var.
...
Seçimle gelen krallar
Maurice Duverger’in bir eseri var. ‘Seçimle gelen krallar.’ Duverger, bu eserinde batı demokrasilerinin eksik yanlarını vurguluyor.
CHP’de bir çok seçilen kendini kral ilan ediyor. Bazı başkanları görmek mümkün değil. Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt hiç değilse basın günlerinde gazetecilerle bir araya gelip soruları yanıtladı. Büyükçekmece’de Hasan Akgün’ü 96 yılından beri izliyoruz. Her konuda basının karşısında..Ama biliyor musunuz, (Şimdi şurda isim vermeyeyim izninizle) 2019 seçiminden bu yana iki yıl olmuş hala bir kere bile basın toplantısı yapmamış, bir kere bile basının karşısına çıkmamış CHP’li belediye Başkanı var..
Basından insan niçin kaçar?
-Ya söyleyecek sözün yoktur.
-Ya gelebilecek sorulara vereceğin yanıtın yoktur.
-Ya da gizli-kapaklı işlerin vardır.
- Peki Basından kaçan, halka yakın durur mu?
Siz çok doğru işler yapıyor olsanız bile eğer basından kaçıyorsanız ister istemez insanın aklına bunlar gelir..
...
Neden hiç kadın genel başkanı olmamış?
97 yıl kutlanırken, benim aklıma takılan hep bir soru vardır. Türkiye’de ‘Kadınlara seçme ve seçilme hakkı” 1934’te verildi. Bunu da CHP sağladı. Bir asıra yaklaşıyor.. Peki bunca yıl CHP’nin neden bir Kadın genel başkanı olmamış.. Hiç aday çıkmış mı? Onu da pek hatırlamıyorum. İstanbul’da ise ilk defa Dr. Canan Kaftancıoğlu bir bayan olarak il başkanı seçilmiş. Ankara ve İzmir de hiç bayan il başkanı olmuş mu onu da hatırlamıyorum.
Peki niye olmamış?
...
CHP’de parti içi demokrasi sorunu
CHP kendi sağladığı hakların kullanılmasını kendisi pek sağlamıyor.Demokrasi diyor, parti içi demokrasi; ilçe başkanlığı seçiminin başlamasıyla tutun tamamen ‘Delege listelerine’ mahkum.. Üyelik aslında göstermelik bir icraat. Her ilçede bir kaç derebeyi kafa kafaya veriyor, ilçe başkanını seçecek delegeleri yazıyor. Ardından il delegeleri, ardından kurultay delegeleri listeler halinde seçeceklerin önüne sunuluyor. Ta Genel Başkan seçilene kadar en alt kademeden en üst kademeye kadar böyle.. Şimdi burda demokrasi var mı? Kendin uygulamadığına vatandaşı nasıl inandıracaksın? Meclis üyeleri, belediye başkan adayları, milletvekilleri nasıl belirleniyor? Sayın Genel Başkanın bunların da üzerinde durması gerekiyor.
...
Demokratik tercihlere müdahaleye halk tepkisi
Halkın demokratik tercihlere yapılan anti demokratik müdahalelere nasıl tepki verdiğinin bir çok örneği vardır..
‘Erdoğan’ın şiir okuduğu için görevden alınması’ ‘İmamoğlu’nun kazandığı seçimin haksız bir şekilde iptal edilmesi’ sonrası vatandaşın verdiği tepki ortada. Bu nedenle ‘Demokrasi’ vurgusu yaparken, öncelikle parti içi demokrasiyi en geniş bir şekilde uygulamak gerekiyor.
Ve son olarak, Sayın Kılıçdaroğlu’nun ‘Ankara’da oturarak bu işler olmaz’ tesbitine bir cümle yanıt yazmak istiyorum. Biliyorsunuz CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yapılan en sık eleştirilerden biri de ‘Muhalefeti Salı toplantılarına hapsetmek’ olarak yapılıyor..
Umarım bir gün CHP'nin de tek başına iktidar olduğu günleri görür bu ülke.