“Yazsam gönül razı değil, yazmasam olmaz!” modunda klavyenin başındayım.  Zülfüyare dokunursa affola.

*

Sayın ahalimiz biliyorsunuz yarın 24 Temmuz’dur.   Biz gazeteciler arasında "Basın Özgürlügü için Mücadele Günü"  genel anlamda ise 'Basın Bayramı' olarak kutlanır. Bu önemli gün vesilesiyle bölgemizde de gazetecilerin katıldığı; toplantılar, eğlenceler, açıklamalar, konuşmalar olacaktır. Bunların hepsinde de  muhtemelen bu olayın bir tarihi hatırlatılacaktır. Gazetecilere Basın Bayramı’nın nasıl ortaya çıktığı anlatılacaktır. Çünkü değerli konuşmacılarımıza göre toplantıya katılan gazeteciler bugünün ne olduğunu bilmemektedirler. Bu konuşmaları yapanlara göre gazeteciler deryada yüzüp deryadan bir haber kitledir.  20 yıldır hangi toplantıya katıldıysam hep aynı şey tekrarlanır.  Sizce biraz ayıp olmuyor mu beyler!

*

Sayın okuyucular yaklaşık 40 yıldır mesleğin içindeyim. 30 yıldırda İstanbul 3. seçim bölgesindeyim. Bu bölgede 2000’lı yılların başından itibaren gazeteciler;  haklarını korumak ve geliştirmek, birlik ve dayanışmayı güçlendirmek, sorunlarına birlikte çözüm bulmak amacıyla örgütlenme çalışmalarına gitmişlerdir.

Geldiğimiz noktada bu örgütlerin sayısı anladığım kadarıyla dörde çıkmış bulunmaktadır. İstanbul Gazeteciler Derneği, İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği, Yerel Basın Birliği Derneği. Ve son olarak ta Basın Platformu. Bu son oluşum henüz dernek değil ama bir dernek yolunda gibi kendi başına ayrı hareket ediyor.  

Her birine mesleğe yaptıkları olumlu katkılar, meslektaşların sorunlarının çözümü için harcadıkları özverili çabalar için teşekkürler. Yaklaşık 24 yıldır çözülmeyen sorunumuz kalmadı sayelerinde..

*

Şimdi açık çağrı yapıyorum bu derneklere. Bugüne kadar gazetecilerin “Şu sorunlarının çözümünü sağladık” diyen varsa buyursan açıklasın. 

Ya tamam mutlaka çeyrek asırda az da olsa iyi birşeyler için çaba gösteren olmuştur. Mesela; genç gazetecileri meslekte olumluya teşvik etme, deneyimli gazetecileri onurlandırma anlamında İGD’nin düzenlediği ödül törenleri fena etkinlik sayılmazdı. Son olarak yine İGD’nin Tasarruf tedbirleriyle ilgili Basın İlan Kurumu önünde yaptığı basın açıklaması da uğranılan haksızlığın yüksek sesle ciddi bir şekilde dile getirilmesi açısından önemlidir.  Bu eylem nedeniyle kendilerini tebrik ettim.

Ve sonuç getirmesede  bir-iki iyi niyetli girişim daha belki. Başka. Başkası yok. 24 yıldır aynı icraat.

 Ziyaret, toplantı, yemek, piknik..

*

İGD ve Basın Platformu bu önemli günü yine piknikte;  yemekle, içkiyle, sazla, sözle kutlayacak. Bu anlamda YBDD ile İygad’dan da bir atak bekliyorum. Henüz programlarını açıklamadılar.  

Şimdi çiçeği burnundaki oluşum Basın Platformu ilk iş olarak bir piknik düzenlemiş. Çok iyi etmiş. Bunun için de belediye başkanlarını ziyaret ediyor. Son olarak ta Küçükçekmece Belediye Başkanını ziyaret etmişler. Ne büyük başlangıç! Selamlıyoruz sizi Basın Platformu.

Ya kardeşim Küçükçekmece Belediye Başkanı altı yıldır görevde. Bir defa basın toplantısı yapmış mı? Bir kere gazetecilerin karşısına çıkmış mı? Mohikan şefi ya da Aşiret reisi gibi belediye yönetiyor. Nasıl bir rüyadasınız.!

İGD yıllar sonra bir güzel iş yaptı tamam. Ama bir başka açıklamada şöyle bir ifade.

“Tam da atağa geçmiş iken, İstanbul ikinci bölgede ofisi açma heyecanı içindeyken..” 

Vay vay.. Ya arkadaş.  Üçüncü bölgedekini çok toparladın çok iş yaptın, burdaki gazetecilerin sorunlarıyla çok başa çıktın ikinci bölgeyi selamlıyorsun. Kaldı ki boşverin üyelerin sorunlarına çözüm bulmayı,  derneğin kendisi bazı önemli sorunlarla karşı karşıya gibi.

Valla ben de Konfederasyon öneriyorum. Bütün bu dernek yönetimlerini benim başkanlığımda oluşacak bir gazeteciler konfederasyonu çatışı altında toplanmaya çağırıyorum.

Sonuç olarak ne diyelim. Programlara davetliyiz. Kamu ya da özel kurumların, kişilerin davetlerini bir yana bırakıyorum. Ancak gazeteci derneklerinin programları için bir ricam olacak. Bakın; yemek, piknik, eğlence, saz-söz diyorsunuz ya..Bunlar yetmez.  Arkadaşlar ben dansöz istiyorum

Dansöz kim çıkaracaksa o haber versin geleyim!

Gerçi dansözlüğün yaşam biçimi olduğu bir dönemde dansöz seyretmek te ne keyif verir bilmem ki!