Değerli arkadaşlarım, aylardır Corona virusu ile yatıp -Corona virusu ile kalkıyoruz. Yaşamımızın değişmez ritueli oldu. Yaşamımızı önemli ölçüde değiştirdi.Nereden çıktı? Nasıl yayıldı bu virus? Ortalıkta çeşitli komplu teorileri dolaşıyor. Baştan söylüyorum. Ben komplu teorilerine inananlardan değilim.
Dinlediğim ve tarafsızlığına güvendiğim bir çok Bilim insanıda bunun Laboratuvardan çıktığına inan mıyor. Peki nereden çıktı bu meret?
Değerli arkadaşlar biz bir dünyada yaşıyoruz. Peki yaşadığımız Dünya gerçekten sağlıklı mı?
-Biz toprağı yanlış ilaçlama, yanlış gübreleme, yanlış sulama ve hor kullanma ile hasta ettik.
-Denizleride alabildiğine kirlettik. Plastik, petrol tanklarının kazaları, akla gelebilecek diğer atık , ve lağımları şarj ederek denizleride hasta ettik.
-Soluduğumuz havayıda kirlettik. Arabalardan çıkan egsoz gazları, filitresiz fabrika, termik santralları bacalarının külleri, Nüklüer santrallardan yayılan ışınlar ve daha nice kirlilikler derken havada hastalandı. Şimdi elimizi yüreğimize koyarak soralım? Bağrında yaşadığımız dünya hasta iken biz sağlıklı olabilir miyiz?
Bundan ötürü bu virusun labaratuvarda üretildiğine değilde, kendi eserimiz olduğunu kabul edelim. Yaşadığımız dünyanın hastalanmasında kimin ne kadar payı var? Ben sermayenin payının büyük olduğuna ınananlardanım. Kapital kendini çoğaltmak için sadece insan emeğini hoyratça sömürmedi. Doğayıda acımasızca, hoyratça sömürdü ve katletti. Hayvanların yaşam alanlarına girildi. Klasik deyimle onların dünyalarını başlarına yıktı. İnanın doğa çok sabırlı. Her ne kadar kendisine yapılan haksızlığa bazen sel, bazen fırtına, bazen toprak kayması ve tsunami olarak baş kaldırsada daha büyük felaketlerden şimdiye dek bizi korudu. Eğer başta kapital olmak üzere aklımızı başımıza almazsak yarın bundan büyük felaketlerin başımıza gelmeyeceğinin garantisi yok.
Basından yayından, coronavirüs meretinin sınıf ayrımı, daha doğrusu zengin-fakir ayrımı yapmadığını öğreniyoruz. İlk bakışta doğru gibi gözüküyor.
Gerçekten öyle mi?
Bu konuyu biraz kurcalamak ve birkaç soru sormak gerekiyor.
- Tedavi aşamasında herkes, gelişmiş sağlık hizmetlerine erişmede eşit oldu mu? Liberal ekonomiyi savunanlar bile, özel hastanelere el konulmasını, sağlık aygıtlarını üreten firmaların aşırı kar sağlamasından dolayı baskınların yapılmasını istemedi mi?
- Karantina aşamasında herkesin hayatını sağlıklı biçimde sürdürecek maddi gücü var mı?
-Doğumdan buyana bedenin bağışıklık sistemini güçlü kılmak için gerekli olan Temel gıda maddelerini yeme şansı oldu mu?
- Temizlik ve sağlık ürünlerini ekonomik açıdan temin etme şansı var mıydı?
Bu soruları uzatmak olası.
Çıkış yolu nedir?
Dünyada başta sağlık, eğitim olmak üzere, temel besin maddeleri üretiminin piyasa süreçlerine terk edilmesinin bedeli ödeniyor. Devletin asıl görevi vatandaşlarının kaliteli yaşam sürmesi için gerekli malzemeleri kendisi üretmesidir. Sağlık, Eğitim, Savunma, Beslenme,(Tarım) barınma ve ulaşım alanında derhal üretime geçmelidir. Bu alanlar birilerin spekulasyon alanı olmaktan kesinlikle çıkartılmalıdır.
Bazıları devletçiliği; tepeden inme ve katı merkeziyetçilik olarak yorumlayabilir. Sözünü ettiğimiz “devletçilik, çalışanların denetiminde, planlı karma ekonomiye dayalı, demokratik katılımcı bir kamusal yaklaşımdır. Bir başka deyişle, yerel-merkez dengesi kurulmuş bir devletçiliktir.” Kısaca, kamu yatırımcılığı ile daha eşitlikçi bir kalkınmayı içeren büyümeyi ve sosyal adaleti sağlama olanağı vardır.Gerisi “lafügüzaf (anlamsız, gereksiz, boş söz)”dır .
Eğer bir Ülke yukarıda saydığım alanlarda tam bağımsız olmaz ve her bakımdan kendi kendine yetecek üretimi ve organizasyonu yapmazsa, inanın önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkacak ilk salgın hastalıkta daha beter çuvallayacağız.
Umarım dünyayı yönetenler akıllarını başlarına alarak, en azından karma ekonomik sisteme geçerler ve doğayı daha fazla katletmezler. Hepinize Coronasız , sağlıklı ve bahtiyar bir yaşam diliyorum.