Sabah kapımızı açınca göğe bakardım önce, güneşe. Başım dönene kadar, gözüm ışığı içip kararana kadar. Sonra o istekle asmaya, kayısı ağacımıza, cevize, hünnapa, kökünü kurutamadığım ayrıklara, dönenerek düşen yaprağa. Bir yüzünde bahar ve yaşam, öteki yüzünde ölüm müjdeleyen.yaprağa. Gör ki bu nasıl hayran olunası bir efsun, bu nasıl zengin ve eidetik bir dönence…
*
Oh! derdim, oh! Su ne lezzetli, soluğum nasıl taze. Oh! tenime sabah çiyi düştü, gönlüme huzur, gövdeme gayret. Altında ot barındırmayan cevizin bencilliğine ve bir gün toprağın sakinliğine teslim olacak kendiciğime gülerdim, oh!
*
Ne yaptılar bu insanlara…nice soldurdunuz güneşimizi, nasıl kapattınız aralık duran kapımızı, neden sokakta yüzü gülen bir Tanrının kulu kalmadı.
Ne diye göğsümüze ay ışığı vurmaz oldu. Hangi korkuyla perdelerimiz çekildi, kepenklerimiz sıkı sıkıya kapandı?
*
Nasıl doğaları kurudu, kahkahalarını yuttu, sevincini unuttu insanlar!
Niçin iyiliğimizi, kötülüğümüzü konuşamaz olduk.
Kahrolsun!
*
Neden coşkumuzu, hüznümüzü yaşayamaz olduk, niye günümüz gecemiz puslu, kim pusu kurdu hayallerimize, kimler birbirimize ulaşmamızı istemiyor, yollarımızı kim havaya uçurdu, neden köprüler kuramıyoruz birbirimize gidip gelmeye? Söylesenize, hey söylesenize!
*
Bir tümülüs üstümüzde, örtmüş baştan başa göğümüzü; yağmur değil sanki ürkünç bir cesamet, bereket değil felâlet, umut değil karanlık ve garabet. Koca koca gülüşlerimizi yutmuşuz. Ve kahrolası bir rüzgâr çer çöpü biraraya toplamış. Biz felâketimizi kendileri çağıranlar temizlik için fırtınayı mı bekleyeceğiz, yoksa davranıp devranı temize mi çekeceğiz.
*
Ölümün sanıldığı kadar kötü bir şey olmadığını biliyorum artık. Geçmişin kötülüğü ve geleceğin belirsizliğini kazıyarak ruhumdan ölümü hazmetmeyi deniyorum. İnanmayacaksınız ama artık ölüm deyince ayaklarımın bağı çözülmüyor, yüzüm kurumuyor, kaşlarım ok gibi dikilmiyor. İnadına yaşıyorum, sizin uykularınızın içine sıçmak için. Azimle yaşıyorum, “arkamdan kaçtı demesinler diye!” Önce etrafımı temize çekeceğim, önce çer çöpü silip süpüreceğim. Sonra ölmekse ölmek! Korkmuyorum! Zaten ölünce herkes gibi gübre olup toprağı, ayrıkları, cevizi, asmayı, kengerleri…en çok da nergisleri besleyeceğim. Biliyorum…biliyorum.