Sosyal medyada son dönemde bir boykot furyasıdır gidiyor. ‘‘Bu hafta sonu kafe ve restorana gitmiyoruz’’, ‘‘zam yapan marketler kapatılsın’’, ‘‘şu kadar süre şunları almayalım’’ vs. vs…
Liberal Parti’nin eski genel başkanlarından Cem Toker başta olmak üzere piyasa ekonomisini savunan pek çok kişi de bu kampanya çağrılarına karşı cevap veriyor. Cevaplar daha çok serbest piyasa ekonomisinin faziletlerini anlatmak şeklinde oluyor.
Ekonomi üretimden pazarlamaya, arz ayağından talep ayağına dairesel- bütünsel bir döngüdür.
Günümüzdeki teknik gelişmenin sağladığı olanaklar da dikkate alındığında, çağrısı yapılan boykotlar zincirleme olarak boykot edeni de boykot edileni de vurur.
Bir örnekten yürüyelim.
Lokantaya gidebilecek olanağın var ve boykota katılıp gitmedin. Lokantacı daha az yemek satar. Daha az yemek daha az malzeme kullanılması demekti. Lokantacı daha az mal kullanınca çiftçi daha az mal satar, daha az kazanır, belki de zarar eder. Az kazanırsa o da daha az harcar, yiyeceğinden giyeceğine kısıntıya gider. Onun kısıntıya gitmesi şekerden tuza, yakıttan beze, ayakkabıdan beyaz eşyaya diğer alanlardaki üretimi etkiler. Zarar ederse üretimi bırakır.
Zincirin her halkasında benzer kısıntılar olur, iş çalışan sayısını azaltma ve kapıya kilit vurmaya kadar gider.
Herhangi bir ürünü boykot ettin. O ürünün saklanması (depoda bekletilme) olanağı var ise ürün bekletilir, boykot bittiğinde depolama maliyeti de fiyata eklenerek piyasaya verilir.
Bekletilemeyecek ürünlerdense çöpe atılır, zarar yeni ürüne maliyet olarak eklenir. Üretime son verilirse istihdam ve vergi kayıpları olarak yine dolaylı yoldan etkiler.
O zaman ölçüsüz veya öyle görünen zamlar karşısında boynumuzu büküp oturacak mıyız?
Tabii ki hayır!
Peki ne yapacağız?
Öncelikle fırsatçılık olup olmadığına bakacaksın, aynı kalitedeki ürünü aynı semtte çok farklı fiyata satanlar varsa en uygun olanına gideceksin.
Aldığın üründeki vergi oranına bakacaksın, vergilerin nasıl harcandığını sorgulayacak, savurganlıklar karşısında susmayıp tepki göstereceksin. Örneğin GAP (Güneydoğu Anadolu Sulama Projesi), KOP (Konya Ovası Sulama Projesi) gibi projeler kaynak beklerken, tarım sektörüne indirimli elektrik ve mazot, ekipman desteği sağlanması gerekirken niye saraylar yapıldığını soracaksın.
Kamu sektöründeki istihdamdan ücrete, araçtan makam tefrişatına kadar bol keseden harcamalara karşı sesini çıkaracaksın.
Dev şirketlere düzenli vergi afları getirilip teşvikler sağlanırken bebek mamasından vergi alınmasını protesto edeceksin.
Yoksa senin boykot ‘‘eşeğe kızıp semerini dövmek’’ olur!
Önemli not: Bu bir deyimdir, hiç kimseye ve hiçbir kuruma yönelik bir niteleme değildir.