Aslında start verildiğinde ikisi açısından da zorluklar vardı. Hem AK Parti Adayı Mevlüt Uysal’ın, hem de CHP Adayı Dr. Hasan Akgün..
Mevlüt Uysal’ın işi zordu. Dışardan gelen bir adaydı. Ne yerel dengeleri Akgün kadar bilmesi mümkün dü.. Ne de yerel tercihleri. Doğru düzgün bir altyapısı yoktu bölgede Uysal’ın.. Parti dersen içerde bir çok aday adayı vardı. O aday adaylarını destekleyenler vardı. Hepsinin hayali Uysal’ın gelmesiyle suya düşmüştü. Parti tabanı açısından da sorunlu bir bölgeye geliyordu. Zordu işi..
Akgün’ün de Uysal kadar olmasa da bazı zorlukları vardı. Beş yıllık süreç sonunda avantaj elde etme yanında her iktidar sahibi gibi zamanla yıpranırdı. Ayrıca her toplum uzun iktidar dönemleri sonucunda doğal olarak değişim talep ederdi. Tecrübe satın alınamaz bir değerdi ama değişim talebi de önlemez bir gerçekti.
Böyle bir ortamda başladı Büyükçekmece’de seçim süreci. Sonra Mevlüt Uysal yoğun bir çalışma yürüttü. Karşısındaki kişi bu işi iyi biliyordu ama Uysal da arkasında iktidar gücü , artı İBB gücü ile yükleniyordu Büyükçekmece’ye..
İçişleri, Dışişleri bakanları, eski Başbakan İBB Adayı Binali Yıldırım .. Yetmedi..Cumhurbaşkanı Erdoğan.. (Kızılordu Korosu da cabası..)
Akgün’ün ilçe nezdindeki en önemli dezavantajı ne idi.. 25 yıllık iktidar. Yıkılmayan birmuktedirlik. Yapılmış muhteşem bir belediye binası ile halktan kopmaya başlamış bir yerel lider. Oluşturduğu meclis üyesi listesi bile ilçe seçkinlerinin büyük ağırlıkta olduğu bir liste. Yani ilçe nezdinde güç sahibi, iktidar sahibi bir isim.. Mağrur, hakim ve güçlü.
Peki ne oldu? Ne olacak!. Ondan daha bir güç sevdalısı çıktı ki ortaya, tüm devletin gücünü bindirdikçe bindirdi ki, Akgün bir anda mağdur durumuna düştü. Akgün'ün 25 yıldır iktidar olan bir güç sahipliği unutuldu gitti. Tüm eksiklikleri bir kenara bırakıldı. Büyükçekmece halkının 25 yıldır içinde olan bir isim olarak dışardan gelen güçler karşısında bir anda yine halk tarafından sahiplenilmeye başlandı.
Zaten öyledir. Bu ülke devlet gücünü seçime karıştıranı, devlet gücünü milletin gücünden üstün tutanı biraz sevmezdi.
Nitekim tek parti iktidarının devlet gücüne karşı Menderes’i tercih etmişti.
1960 ihtilanini yapan devlet gücüne karşı Demirel’i.
1980 darbesinde General Turgut Sunalp’in partisine karşı halka yakın olan Turgut Özal’ı seçmişti.
28 Şubat’a muktedirlerine karşı da Erdoğan'ı..
Sayın Uysal'da ha bire devletin bakanlarını, meclis başkanını, cumhurbaşkanını buraya ard arda getiriyor.
Milletteki soru şu? Hayırdır ne oluyoruz. Cumhurbaşkanı hepimizin cumhurbaşkanı olmalı. Dış işleri bakanı, iç işleri bakanı hepimizin olmalı. Neden bu makamları kullananlar bir partinin lehine çalışıyor.
Olmuyor işte. Bu yanlış strateji halkın Akgün’e sahip çıkması onu sahiplenmesine katkı sağladı.
Halk bu tepkiyi ilk CHP’nin Tepecik Mitinginde meydanı doldurarak gösterdi.
Ardından Cumhurbaşkanı getirildi. Olmayacak hava koşullarında. Ve tabi beklenmeyecek olumsuz bir tablo ile karşılaşıldı.
Bir psikolojik savaş yürütülüyordu seçim meydanında.. Akgün de bu işi artık çok iyi bilen biri . Hemen ertesi gün bir Genel Başkan Kılıçdaroğlu programı ve açılışlar.. Eğer daha önce planlanmamışsa ben hiç zannetmiyorum planlandığını Cumhurbaşkanı ile yapılacak bir gövde gösterisinin yaratacağı olumsuz etkiyi anında yok etme için gündeme konmuş bir Kııçdaroğlu programı gibiydi bu. Ben biraz öyle algıladım ki. İyi bir stratejiydi. Hava Uysal’dan yana esmedi. “Kadir Gecesi doğmuş’ demişti birileri Akgün için. Şans Akgün’e gülmüş ertesi gün güneşli olmasa da yağmurlu olmayan bir havada hatırı sayılır bir kalabalık miting alanına toplanmıştı.
Bütün bu gelişmeler yanında Uysal’ın ilçe zemininde yandaşları da yok. Ciddi STK destekçileri yok. Yerel basında yer bulması yetersiz..
Ve an itibariyle Büyükçekmece seçiminde psikolojik üstünlük CHP Adayı Akgün’e geçmiş durumda.
Bundan sonra mı ne olur. Bilmem . Havalara dikkat etmek lazım.. Tabi bir de unutmamak lazım maç doksan dakikadır, hatta uzatmaları da vardır..
Gelelim Çatalca’ya..
Gelsek mi acaba. Biz bugün Çatalca’daydık. Ekrem İmamoğlu eşi Dilek İmamoğlu pazardan başladı, caddeleri sokakları dolayıp meydanda halkın karşısına çıktı. Açıkça söylüyorum. Büyükçekmece’ed Cumhurbaşkanına her şeye rağmen daha fazla izleyici bekliyordum. Beklediğimi göremedim. Tamam yağmurdu elbette olumsuz etkilemişti ama biz nice Erdoğan mitingleri hatırlıyoruz. Karlar altında bekleyen binlerce insanı hatırlıyoruz. Büyükçekmece CHP kalabalıktı ama ben daha kalabalığını bekliyordum. Çatalca ise bu canlı kitleyi beklemiyordum. Çatalca beni şaşırttı. CHP tabanını çok hareketli , çok istekli, çok arzulu gördüm. Çok ta ciddi bir kalabalık vardı.
Ak Parti Çatalca teşkilatı ne yapıyor? Mesut Üner bey mütevazi bir insan. Bana sorarsanız AK Parti’nin bölgedeki yerel temsil açısından en isabetli adaylarından biri. Ahmet Rasim Yücel benim takdir ettiğim bir isim. Yardımsever, çalışkan. İlçesine de hakim. Ama gelin görün ki stratejide büyük hatalar yapıyorlar. Aday olduktan sonra gidip ulusal gazeteye haber olmanın sadece belki prestij katkısı olur ama oya katkısı olmaz. Onu adaylar belirlenmeden yapabiliyormusun, yaptırabiliyormusun. O zanan önemli. Çünkü mesajının Ankara’ya ulaşmaıs önemli. Ama aday olduktan sonra yerel güçlerle aranı iyi tutacak, etki alanını genişletmeye bakacaksın.
Çatalca'da görev yapan hangi basın mensubuna sorduysam aldığım yanıt:' CHP burada seçimi alır' oldu. Cem Kara’nın; yer yer başarız kalmış ekibine rağmen yine de dimdik ayakta olan bir CHP var ve sevilen bir başkan Cem Kara var.. Hava böyle devam ederse Çatalca'da CHP seçimi alır.