Bu yazı, yoksulluklarından başka kaybedecek şeyleri olmayanlar için bir uyarıdır. Egemen siyasetin ve egemen güçlerin beslemeleri, şeytanın avukatlığını yapanlar, şey kılı olanlar okumasa da olur.
Bir seçimin arifesindeyiz. 14 Mayıs günü sandık başına gidecek, oyumuzu vererek seçimimizi yapacağız...
Ancak bu seçim gerçekten çok önemli; gerçekten çok önemli bir yol ayrımındayız, çıkacak sonucun vebali gerçekten çok ağır olacak.
O yüzden her zamankinden daha iyi düşünmek, daha sağ duyulu davranmak zorundayız.
Peki bu seçim neden çok önemli, önceki seçimlerden farkı ne?
Önceki seçimlerde tercih ne olursa olsun, sandıktan hangi parti ya da partiler çıkarsa çıksın, gidişat öngörülebiliyordu. Sapmalara, yol arızalarına karşı sistemin güvenlik (emniyet) unsurları vardı.
Söz konusu unsurlar, iktidara gelenler hatalı denilebilecek ya da günün koşullarına uygun olmayan kararlar aldıklarında kendilerini durdurabiliyordu. Bu, ekonomiden dış politikaya, eğitimden sağlığa tüm alanlarda geçerliydi.
Bugün ülkenin içinde bulunduğu durum malum…
En tepeden başlamak üzere yönetimin her kademesinde kuralsızlık (anlık duruma göre akşamdan sabaha kuralların değiştirilebildiği, kararnamenin yasanın üstüne çıkarılabildiği, yasanın anayasanın önüne geçirilebildiği bir düzen) egemen.
Kamu görevlileri yetkilerini aşarak hak ihlalleri yapabiliyor, sahip oldukları gücü baskı ve ayrıcalık için kullanabiliyor; böyle bir durumda hak arama yolları çıkmaza saplanabiliyor.
Yargı kararlarına uyulmuyor, yönlendirici kurumlar dinlenmiyor ya da bu kurumların yöneticileri onay ve destek makamı gibi davranıp sadece isteneni söylüyor.
Ekonominin durumu ortada.
Her şey ranta ayarlanmış, kayırmacılıkta her türlü sınır aşılmış, yolsuzluk iddialarında ayyuka çıkmış durumda. Hiçbiri soruşturulmuyor-soruşturulamıyor.
Seçimin bir tarafında ülkeyi bu hale getirenler var. Yeni söylemleri, bu kötü durumdan çıkış için vaatleri yok. Sadece rakiplerini karalıyorlar; onlara ‘‘işgalci, darbeci’’ diyecek; ‘‘dinsiz, sapkın’’ imalarında bulunacak kadar da densizleşip dengesizleşebiliyorlar.
Diğer tarafta ise bu kötü gidişatı durdurup ülkeyi doğru yörüngeye oturtmak vaadiyle yola çıkanlar var. Siyasi farklılıklarını bir tarafa bırakıp ülkeyi içinde bulunduğu belirsizlikten kurtarmak iddiasıyla el ele vermişler.
Yani bir tarafta belirsizlik, sonu bilinmeyen karanlık var; diğer tarafta bir umut ışığı.
Ya karanlıkta belirsizliğe yürümeye devam edecek, ne çıkarsa bahtına razı olacaksın. Ya da ışığa, umuda yönelecek; ışığın parlaması, umudun yeşerip vaatlerin gerçekleştirilmesi için mücadele edeceksin.
Işık parlar, umut yeşerirse kısmen bile olsa ferahlayacaksın. Işık söner, umut kurursa zaten bir kaybın olmayacak. Makarnayı ekmeğe katık etmeye, bulursan soğan da eklemeye devam edeceksin.
Haydi o zaman sandığa…