Yoğun bir haftayı geride bırakıp yoğun bir haftaya girdik.
Politika gündemi yoğun…
‘‘Hesapsız, kitapsız işler’’ demeye dilim varmıyor, hepsinin hesaplı kitaplı birer vurgun düzeneği olduğuna inandığım projeler üzerinden atışma başladı.
Muhalefet, bu projelerin en babası Kanal İstanbul konusunda inşaat ve finans çevrelerini uyardı ya… İktidarın başı öyle bir cevap verdi ki, üslup bir yana, sanırsın müstemleke valisi:
"O parayı sizden uluslararası tahkim yoluyla söke söke alırlar…"
Bazılarımız şaşkınlık içinde ‘‘Hayda!’’ derken, muhalefetten karşı cevap gecikmedi:
"Yabancı güçler parayı 'söke söke' alırmış. Dış güçlerin temsilcisi söylüyor. Alacağım, alacağım söke söke alacağım. Bu işe giren, kredi veren unutsun kendini. Bunun altına imza atan bürokratın da burnundan fitil fitil getireceğim..."
Ekonomide sorun üzerine sorun, soru üzerine soru ekleniyor…
Döviz aldı başını gidiyor.
Çiftçi ve besici, ‘‘öldük, bittik’’ diye feryatta.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) işsizliği düşürüyor, enflasyonu yavaşlatıyor; sokaklar ve piyasa dinlemiyor. Her evde birkaç işsiz var, piyasada zamların haftalığa döndüğü konuşuluyor.
Bir de paketli ürünlerde zamların yanında gramajdan da çalınarak, gerçekte yüksek olan fiyat artışlarının düşük gösterildiği söyleniyor. Bu sayede ‘‘shrinkflasyon’’ sözcüğü, dilimize yerleşmeye başladı. Türkçesi ‘‘fark ettirmeden boyut küçültme’’, daha Türkçesi de çaktırmadan zam yapmak oluyor…
‘‘128 milyar dolar nerede’’ sorusuna hâlâ makul bir cevap yok. Üçer beşer maaşlı cevval cevherlerle ilgili sorular geldi, onlarda da durum aynı…
Takas (swap) yoluyla bulunan (ödünç alınan) dövizlerle Merkez Bankası’nın boş kasaları doldurulmaya çalışılıyor. Sıkılmadan da ‘‘döviz rezervlerinin arttığı’’ söylenebiliyor…
Twitter gündemi yoğun...
Mevcut suçlamalara ve suç duyurularına yenileri ekleniyor. Siyasetin ve bürokrasinin tepesindeki hem kirli ilişkiler, hem uçkur sırları ortaya döküldü.
Bütün bu iddiaların ne kadarı gerçek, ne kadarı yalan; zaman gösterecek. Çünkü, yetkili ve ilgili makamlarda şimdilik ‘‘tıp’’ oynanıyor…
‘‘İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Yürüyüşü’’ yine polis şiddetiyle gölgelendi. Cop darbeleri, gözaltılar kesmedi; gırtlaklar sıkılarak gazeteciler bile nefessiz bırakıldı.
Yine bir sapkın zihniyet, şortlu bir kıza sataştı; hatta saldırmak istedi.
Daha vahimi Antalya Finike’de yaşandı. İki kardeşin anne ve üvey baba eliyle istimara uğradığı-uğratıldığı ortaya çıktı.
‘‘Örf, adet, aile değerleri vesaire’’ diyerek başkalarının üzerine yürüyen ve kolluk kuvveti yürütenlere şu kadarını söyleyeyim:
‘‘LGBTİ+ Onur Haftası’’, Batı ülkelerinde şenlik olarak kutlanıyor. En muhteşem kutlama da Hollanda Amsterdam’da yapılıyor. Polis cop ve gazla değil, eşcinsel memurlarının reyonlarıyla etkinliğe katılıyor.
Kadın erkek ayrımı yapılmadan eşcinsel evliliklerin yasal olduğu ülkede, bırakın böyle iğrenç ötesi bir istismarı, tüm çocuklar doğar doğmaz her tür güvence ve güvenliğe kavuşuyor!..
Lütfen vurgun, soygun ve beceriksizlikleri gizlemek için düşman yaratıp şiddet üretmeyi bırakın. Hiç değilse çocuklara bakın…
Aç kalmaları, beslenme yetersizleri bir yana; tomurcuk çiçek, yeni yeşermeye başlayan çimen gibi ezilmeleri çok ağır geliyor insan olana…