Şu edebiyat aleminde canımı en çok yakan, öyle olsa da beni en etkileyen yazarlardan oldun. Sevgini, korkularını, gün yanığı esmer yüzünü, hüzünlü gözlerini, ürkünç panik ataklarını hala içimde nereye koyacağımı bilemem.

Alışamadı insanlar senin varlığına. Bizde “alışılmayan ruhlara deli demek adettir.” Kimseyi umursamadın. Dili gövdenden daha büyük ateşlerle cenk ettin de yalımlarına yutulmadın. Ne çare, kısa ömründe hep yorgun, pek huzursuz yaşadın.

Gençtin. Sözcüklere sığmazdı senin kalbin. Gençtin. Satırlara, cümlelere, kitaplara, sığmazdı hayallerin. Ve sen gençtin. Ne geçmişin, ne geleceğin ele geçirebileceği kadar usluydun ve dingindin…

*

Ah Tezer!

Bilgelik yaralarımızın kılığına bürünür, der ya Rumen felsefeci Cioran. Bildim ama yaralandım seni okudukça, öğrendim ve çok kanadım. Hayat bağıra bağıra susmayı öğretir, diye yazdığında, dokuz boğum gırtlağa neleeeeer neler takılıp kalırmış yutkundum da anladım!

*

Of Tezer!

Derinimi sen keşfettin, derdimi sen fark edip iyileştirdin ve baharın derimi tırnaklarınla kazıya kazıya ilk sen değiştirdin. Sen ki, bir Anadolu tanrıçası gibi, galiba hep hükmedeceksin hislerime ve aklıma. Sonsuz olsun huzurun.